Milli Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar Baş

MALİYET ENFLASYONU

Enflasyonun ikinci sebebi de maliyettir.
 
Maliyet enflasyonu, hammadde fiyatları, enerji giderleri, sigorta primleri, vergiler ve kredi faizle­rindeki artış veya işçi ücretlerinde meydana gelen artış olarak ifade edilebilir.
 
Ekonomide talep fazlası olmadığı durumlarda bile enflasyonla karşılaşmak mümkündür. Bunun sebebi maliyetlerde meydana gelen artıştır. Peki, maliyetlerde neden artışlar olmaktadır?
 
Kapitalist anlayış işçi ücretlerindeki artışa dolayı-sı ile sendikaların etkisine odaklanmıştır (4).
 
Fakat sadece işçi ücretlerinde meydana gelen bu türlü bir artışın ekonominin genelinde bir enflasyon oluşturması hele bunun sürekli olması mümkün de­ğildir. Öncelikle işçi ücretlerinin üretim içerisinde o­ranı her geçen gün teknoloji ile birlikte daha da düş­mektedir.
 
Maliyet enflasyonu tam istihdam düzeyinde ol­mayan ekonomilerde de ortaya çıktığı için eksik is­tihdam düzeyinde maliyetleri yukarıya çekecek bir işçi ücret artışı beklemek mantıklı değildir. Zaten iş­çi talebi eksikken bir de bunların fiyatlarının artaca­ğını düşünmek son derece manasızdır.
 
Maliyet enflasyonun sebebi hammadde artışla­rını hesaba koymazsak faiz oranları veya kamu­nun bütçe açıklarını maliyetli para ile kapama yo­luna gitmesidir.
 
Örneğin bir üretici %30 faizle para kullanmışsa bunu muhakkak ürüne yansıtmak zorundadır. Oto-matikman kredi faiz oranları kadar maliyetlerin yu­karı çıkması kaçınılmazdır. Diğer taraftan faizle borçlanan hükümetler belli bir süre sonra bu parayı ödemek için vergi oranlarını arttıracaktır. Bu üretici için hem kurumlar vergisinin, hem de istihdam ver­gilerinin artması manasına gelir ki üretici mecburen bunu ürettiği mala yansıtacaktır.
 
Dolayısı ile maliyet enflasyonunun asıl sebebi ülkelerin kendi emisyonlarını devreye koymak yerine yabancı veya maliyetli yerli parayı tercih etmeleridir.
 
Ülkemizde son yıllarda yaşanan enflasyon çe­şidi maliyet enflasyonudur. Bu kadar açık olan bu gerçeği IMF ve onun dediğini hayata geçiren ikti­darlar görmemiştir. Ve ülkemizde talep enflasyo­nu varmış gibi piyasadan para çekilerek talebi kısma yoluna gidilmiştir. Yüksek faizle piyasadan çekilen para karşılığı vergi oranları arttırılmak zo­runda kalınarak, bizzat maliyetlerin daha da art­masına sebep olunmuştur. Diğer taraftan talebi daraltıcı maliye ve para politikası ülkemizi reses-yon sürecinin içine itmiştir.
 
IMF tarafından bize enflasyonu düşürme adına tavsiye edilen piyasadan para çekme, bütçedeki harcamaları kısma, vergileri arttırma ve faiz dışı fazlayı yakalama hedefi aslında ülkemize para sa­tan global tefecilerin paralarını garanti altına al­maktan ve daha çok para satmalarını sağlamaktan başka bir şey değildir.
 
Bugün ülkemizin en önemli sorunu işsizlik, bu­na bağlı olarak reel büyüme olması gerekirken, enflasyonu engelleme adı altında yanlış teşhis ko­nulduğu için ne enflasyon önlenmiş, ne de genç nüfusa iş ve aş imkanı sağlanmıştır.
 
Ülke ekonomileri için enflasyonu kontrol altına almanın tek hedef olarak ortaya konması son de­rece yanlıştır.
 
Hedef ekonomilerin istihdam yaratacak şekilde sürekli büyümesini sağlamaktır. Bu büyüme esna­sında piyasadaki para miktarı olması gereken o­ranlarda ve herkesin sahip olacağı biçimde tutula­rak ekonominin enflasyona yada deflasyona gir­mesi engellenmelidir.
 
4- Bkz, Gardner Ackley, Macroeconomic Theory, The Macmillion Company, New York, 1970